10 Haziran 2017 Cumartesi

ZEYTİN YAPAN SEVGİLİ (OLIVES & LOVED ONES)



Kendi yemeğini kendi yetiştirdiğin ürünlerden yapabiliyor olmak. Nasıl bir şey olurdu acaba? Her şehirlinin hayali değil midir bu, güneyde bir yere kaçıp bir kaç karış toprağa sahip olup, ailesi için ekip biçmek, nefes almak, koşturmaca ve stresten uzaklaşmak? 

Bizim belli ki yakın zamanda güneye kaçıp yerleşmek gibi bir durumumuz yok, hatta yan mahalleye gidecek zamanı bile zor buluyoruz, bir de yaş haddinden henüz genç sayılırız, emekli hayatı bizi pek kabul etmez gibi geliyor. Olsa güzel olurdu ya da sıkıcı bilemiyorum. 


Ama kendi yetiştirdiğin, baktığın, yaptığın veya pişirdiğin şeyi yemek ve sunmak başka bir duyguymuş. İnsan baya gururlanıyor. Çocuğunun ilk takdirnamesinin her açıdan ve ışıktan görünüşünü facebook'a koyan anneleri şimdi daha iyi anlıyorum. İnsan, herkes bilsin istiyor.


Yazlıkta sitede bizim evin hemen önüne 50 tane zeytin ağacı ekmişlerdi vakti zamanında. Yeni bir yazı yazmışlar. 'Lütfen zeytinleri toplamayınız' diye. Şaka mısın, şuursuz musun? İstanbullu adamın evinin önüne organik tarımın en gözde temsilcisi olan bir ağaç türünü ekiyor sonrada elleme diyorsun. Yaw He he. Şehirli adamız biz, zaten en büyük hasretimiz dalından kopartarak yemiş yemek, otoban kenarında yeşillik bulunca mangalın altını yakan bir topluluğa bir de caydırabilecekmiş gibi 'lütfen' yazmış. Elbette dinlemedik. Bir gece operasyonu ile eşimin uzun kolları sayesinde bir poşet zeytini aldık yanımıza. Onca zeytinin yanında bizim aldığımız binde biri gibi bir oran yalnız. Çünkü dedik ki 'Diğer gariban şehirlilere de bırakalım da bu keyfi yaşasınlar'. O kadar da düşünceliyiz yani. Eee İstanbullu olmak bunu gerektirir. 


Zeytinleri tek tek çizdik bıçakla sonra kavanozlara koyup temiz içme suyu ile ağzına kadar doldurduk. Eve gelene dek Nadire teyze her gün kavanozların suyunu tazeledi ve 15 gün sonra salamura tuzu, defne yaprağı ve limon ile kışa kadar saklayacağımız kavanozları yaptık. Bu arada açtıktan 3 ay sonra hoop diye o kadar zeytini bitirdik. Aşkla yaptığımız için olduğunu düşünüyorum. Ya da O topladığı için. Ama bambaşka bir his ve tadı varmış kendi emeğinin. 




Yaşasın EGE Yaşasın Zeytin






6 Haziran 2017 Salı

GÜNCEL SAÇ BAKIM FAVORİLERİM BAHAR '17 (UPDATED HAIR CARE FAVORITES SPRING '17)


Kıvırcık saçların en büyük sorunu sanırım kuru ve yıpranmış olmaları. Üzerine bir de benim gibi çok olmasa bile düzenli işlem yaptırıyor, boyatıyorsanız o saç bir süre sonra bakım kürlerine ihtiyaç duyuyor. Benim de bu kadar uzun süreli denemelerim sonucunda bir rutin oturttum. Fazlaca ürün yok, rutinleri minimumda tutmak bana daha kolay geliyor. Oldukça faydasını gördüğüm ve sevdiğim ürünlerle yoluma devam ediyorum. Özellikle yaza girerken güneşten, denizden ve sıcaktan daha çok yıpranacak olan saçlar için bu ürünleri tavsiye etmek istedim. Listeme şampuan eklemedim çünkü sık şampuan değiştiriyorum ve doğrusu sülfatsız veya kokusuz olması dışında birbirlerinden hiçbir farkları olduklarını da düşünmüyorum. İşte detaylar;

Organik Hindistan Cevizi Yağı (coconutoil): Genelde ayda 2 defa tüm saçıma yedirerek 2 saat bekliyerek bakım yapıyorum. Ancak kuru olarak şampuanlandığında saçtan daha kolay çıktığını söylemem lazım. Sadece saç uçlarına da sürülerek aynı şekilde uygulanabilir hatta içerisine bir miktar badem yağı ve zeytin yağı damlattığım zaman sonrasında saçlarım çok daha iyi oluyor. Organik almak sanırım bu noktada önemli. Zaten piyasada çok az marka var, almışken iyisini ve bilinenini almayı tercih ederim.

Moroccanoil of Moroccanoil Treatment Bakım Yağı (oil): Şampuan, orem ve maskesini de kullanmayı beklediğim bir serum. Loreal'in serumuna çok benziyor, saçları ışıldatıyor, yumuşacık yapıyor evet ama bu artı olarak baya besliyor. Bu besleme nemlendirme anlık bir şey değil, bir sonraki yıkamaya kadar insan hissediyor. Benim saçlarım kuru ve yıpranmıştır, kıvırcık olmasından dolayı bir de kupkuru. oldukça iyi geldi. Duştan sonra nemli saçıma uyguluyorum. Sadece duştan sonra kullanmayı tercih ediyorum. Yağlı saçlar veya kepek gibi sorunları olanlar denemeden almasınü çok uygun fiyatlı bir ürün değil ve yaramayabilir.

Loreal Elseve Extraordinary Saç Bakım Yağı (oil): Neredeyse her gün saçlarımın ucuna kullandığım serum yağ. Yağlandırmıyor, yumuşacık yapıyor, parlatıyor ve elektriklenmesini alıyor. Ben genelde az miktarda alıp elimde iyice ısıtıp sonra saç uçlarıma ve kalanınıda saç boyuna uyguluyorum. Bu zamana kadar malum kuru saçlı olduğum için bir çok yağ, serum, bakım kürü denedim, açıkçası birbirinden pek farklı olanını gün içinde yaplandırmayanını ve aşırı parfümlü olup rahatsız etmeyenine pek denk gelmedim. Ama bu uygun fiytlılar kategorisinde oldukça iyi bir seçenek. Kırmızı kapaklısına asla tahamül edemiyorum, garip kokulu, garip bir his bırakan acayip bir şey. Alırken dikkat edin.



Tangle Teezer: Kıvırcık, kırılan, kuru, dolaşık saçlar için yaratılmış bir tarak. Evet mucize yaratmıyor ama her saç tipine farklı tarak kullanmak gerekli diye düşünüyorum. Özellikle benim gibi sorunlu saçlar için bu tip bir tarak şart. At fırçası ile kedi tüyü taranmaz. Bir çok internet sitesinde indirimde denk gelebilirsiniz. Biraz zaman alıyor ama sonrasında lavaboda binlerce kırılmış kopmuş saç teli bulmayacağınız garanti. 

Sipral Toka: Saçta iz yapmadığı, çıkartırken çekip koparmadığı, saçı ezmediği için tercih ediyorum. H&M'de falan bir sürü bulunabilir.

Organik Sirke: Son şampuandan önce gözlere gelmemek şartıyla bir su bardağına 1 yemek kaşığı sirken ve kalanını su olmak üzere bir karışım yapıp saç dibinden başlayarak tüm saça uyguluyorum. Sonra güzel kokulu bir şampuan ve durulama suyu ile işlemi bitiriyorum. Hindistan cevizi yağ bakımı yaptığım günler yapmıyorum. Haftada 1 kez yeterli oluyor. Saç derisini güçlendirip temizliyor ve saçları güçlendirip dökülmesini oldukça azaltıyor.

Microfiber Saç Havlusu: Normal havlular pamuklu yapısı nedeniyle saçın tüm nemini almakla beraber elektriklenmesini ve biribirine sürterek kırılmasına neden oluyor. En son pembe bir tane Migros'tan almıştım. 

3 Haziran 2017 Cumartesi

MAYIS FAVORİLERİ 2017 - BAKIM (2017 MAY FAVORITES - BEAUTY)



Mayıs ayı boyunca severek kullandığım bakım ürünlerimin hepsi bu masada. Çoğunu mayıs ayından çok önce kullanmaya zaten başlamıştım yani yabancısı olduğum ürünler değil ama bu ay çok daha fazla kullandım, muhtemelen cildim buna ihtiyaç duyduğu veya benim kişisel isteklerim bu yönde olduğu için dolaptan çıkıp sık kullanılanlar çekmeceme geçtiler. Her ay onlarca yeni ürün alınmasını, başka başka heyecanlara girilmesini eldekiyle yetinilmemesini, her çıkan ürünü deneme arzusunu anlıyorum ama doğru bulmuyorum, kendim için de elbette. İşte detaylar;



Seche Vite Oje Kurutucu Top Coat: Her oje sürende mutlaka olmalı. Akrilik manikür gibi. Her hangi bir ojenin üzerine bir kat sürüyorsunuz ve anında kurutuyor, parlaklık veriyor ve en az 4 gün hiç çıkmadan dayanmasını sağlıyor. Ben ömrümde böyle bir şey görmedim. Çok net söylüyorum tırnak ürünleri arasında en büyük favorimdir kendisi. Görseldeki 3. şişem.



Laura Mercier Tinted Moisturizer OilFree Renkli Nemlendirici - Medium: Yağlandırmayan ve hafif kapatıcılık veren iyi bir günlük nemlendirici istiyordum. Özellikle yağlandırmaması, sivilce yapmaması ve ciltte çok belli olmaması önceliğimdi. İnanılmaz nemlendiren bir ürün değil ki zaten yaz aylarında İstanbul havasında benim gibi bir cilt için çok çok yeterli oluyor. Kapatıcılığı MAC Face and Body'den iki tık fazla diyebilirim. Yani tüm ihtiyaçlarıma ne eksik ne fazla tam kararında cevap veriyor.  Markanın Türkiye pazarından çekileceğini duymuştum ama emin olamıyorum, hala internette satılıyor, denk geliyorum. Ay boyunca severek kullandım hatta hala çantamda yanımda, belli ki daha çok kullanacağım. 

Bilstex MedPlus: Dudaklarınız çok çatlayıp kuruyor hatta kanayacak kadar hırpalanıyorsa, mat rujlardan parça pinçik olduysa, yani başına gelecek en kötü senaryoda bile gece bunu sürüp uyuyoruz, sabaha tüm kabus bitmiş oluyor. Tam bir cankurtaran. Başucumda duruyor. Ne zaman sürüp uyuyup uyansam ya dudaklarım baya iyi durumda ne yepmıştım ben gece diye düşünüyorum.



Rival de Loop Tırnak Bakım Yağ Balmı: Rossman'dan çok uygun bir fiyata aldığım tırnak eti bakım balmı. Günlük olarak kullanımı biraz zor, ellerine bulaşıyor, yağ yağ oluyor vs ama gece yatmadan önce sürmek için ideal. Baya baya tırnak etlerinin kurumuş yerlerini yumuşatıyor ve bakımlı durmasını sağlıyor. Ben öncesinde biraz el peelingi yapıyorum tırnaklarımı portakal çubuğu ile itip bunu tüm diplere sürüyorum. Şu ana kadar iyi anlaştık. Tavsiye ederim.



Algenist Complete Eye Renewal Balm Göz Kremi: Yorgunluk izlerini sildiğini, ince çizgilerin görünümünü azalttığını, şişlikleri geçirdiğini, nemlendirdiğini iddia eden bir krem. Tıpkı diğer tüm göz çevresi kremleri gibi. Bu konuda elbette farklı düşüncelerim var, henüz tam olarak emin değilim ama ben kullanmaya devam ediyorum. Nemlendirmesi gayet başarılı, şişlikleride ehhh azıcık alıyor ama ince çizgide ben bir değişim görmedim. Doğrusu bir kremin majör değişikliğe sebep olacak kadar etkili olduğunu hiç sanmam. Zaten bu beklenti ile almamıştım. Nemlendirsin şişliğimi alsın ve içeriği iyi olsun istemiştim. İstediklerimin hepsi çok iyi bir şekilde kendisinde mevcut. Bana yetiyor ve oldukça severek kullanıyorum.



Fresh Sugar Lip Treatment Sunscreen SPF 15:  Günlük kullanmak için ideal. Mat rujların altında çok iyi oluyor. Yağlı bir his bırakmadığı için gün içinde sıkça tazeleme isteği uyandırıyor. Kokusu da çok güzel. Frash'in ürünleri genel olarak mucize yaratmasa bile ortalamanın üzerinde ve ambalajları tapılası. Lipbalm sevenlere özellikle düşkün olanlara öneririm yoksa hiçççç gerek yok. Aynı etki BurtsBees'te, Blistex Beyaz'da,  Pot O' Miracle'da da var. Hatta bildiğimiz nivea bile iş görür. 



Estee Lauder Advanced Night Repair Onarıcı Gece Serumu: Haftada 3-4 gece nemlendiriciden önce sürüyorum. Cilt bariyerini güçlendirdiği çok net, sivilce izleri lekeler çok daha kısa sürede geçiyor ve bunu kullandığım süre içerisinde çok az cilt problemi yaşıyorum. Her gece kullanmayı ben tercih etmiyorum ama özellikle mevsim geçişleri döneminde etkisi çok daha fazla hissettiriyor. Hani günlük içtiğimiz immuneks, pharmaton, supradyn gibi multivitaminler var ya bağışıklığımızı güçlendirip enerji veriyor. İşte bence bu serum cildin multivitamini. Öyle hissettiriyor.



Hoşgeldin Güzel Yaz :)








31 Mayıs 2017 Çarşamba

KENDİME NOT 007.



Anlamak için çabala.
Anladıklarından öğrendiklerine harcansın enerjin. Kendi sınavlarından anladıklarının toplamıdır Hayat.
Başkasının cevapları da senin soruna denk düşemez ömürde.
Bırak herkes kendi dersini alsın ve sen her şeyi gözün açık izle, duy, fark et.
Çevrende tüm olanlara karşı bilincin açık olsun ama kendininki gibi sahiplenme.
Öğrenmekten çekinme, karşılaştır, sorgula ama sonuca ulaşma. Kapatma defteri.
Henüz her şey öğrenilmedi.
Henüz her şey mutlak doğru değil. Henüz eğil.
Dik durmak için çok zamanın olacak. Şimdi piş ve kırılma. 
Sen piştikçe onlar da masal yazabilecek çünkü.
Boynuzlu bir at mesela, Orman perisi veya. 
Bırak hayal kurabilecek kadar kendileri olabilsinler.

Mesela tüm dostları yapma dediği,
Hergün yazmaması için ölüm tehditleri aldığı,
Hatta kendi bile senaryoyu tahmin ettiği halde
Bir tercih yaptı günün birinde.
Muhtemelen Ankara'da ayazda.
Kendi doğrusu o'ydu ve o yolu, o yolculuğu tercih etti.
Anladıklarına ve bildiklerine inandığı için başardı
Ki başardığı için sonsuz ve canlı hala.


Yalnızca 'kendi' kelimeleri ile yaşama özgürlüğünün cesaretini gösterdiği için değerli sesi.


UĞUR'lar olsun.



27 Mayıs 2017 Cumartesi

GÜNÜN KOMBİNİ: ÖĞLE ARASI KIZLARLA KAHVE MOLASI / MID-DAY COFFEE BREAK WITH MA GIRLS #OOTD


Mayıs'ın 2. haftası mı yoksa Kasım'ın son haftası mı belli olmayan İstanbul havasından sebep trençkotları hala dolaba kaldırmadım. Kızlarla öğle arası, kahve molası vermeden öncede şantiye kılığından çıkmak için bir topuklu bot, bir yüzük ve şapka yeterli geldi. Mekan bir tık çık olunca topuklular bagajdan çıktı elbette. Böyle minik dokunuşlarla çok spor bir görünümü kırmak ve deforme etmek en sevdiğim 'trick'lerden.
İşte giydiklerimin listesi.


Trenchcoat: Twist
Uzun Püküllü Taba Omuz Çantası: Zara 
Kamuflaj Cargo Pantolon: Zara TRF


Cap Şapka: H&M Divided
Makyaj Sabitleme Spreyi: Primark Beauty-FixUp
Bant Detaylı Taba Bot: NineWest-Boutique 9


Bronz Kalın Aztec Yüzük: SIX Aksesuar
Siyah Güneş Gözlüğü: RayBan Aviator
Lip Gloss: Nars





24 Mayıs 2017 Çarşamba

SON ZAMANLARDA NELER YAPIYORUM // İŞLER GÜÇLER VE BİR TAKIM HEDEFLER






Yelken ve sörf yapmak çocukluktan beri en çok istediğim şeylerden biriydi. Her yaz Datça'ya, Çeşme'ye ya da Bodrum'a gitmemize rağmen bir sörf okuluna kaydolamadım. Fırsat olmadı, aklıma gelmedi veya yönlendirilmedim. Kısaca, çok heves ettim ama bir şekilde adım atamadım ta ki geçen seneye kadar. Şimdi havaların ısınması ile Kalamış Marina'da Poseidon Yelken okulu ile yaptığımız yelken derslerine geri başlıyorum. Hedefim orta segment bir kaptan olana denk devam edebilmek. Sonra darlarım bizimkileri yelkende yelken! diye. 

Ama tüm hikaye bu değil, yelkenin bende çok başka bir ayrıcalığı daha var. Anda kalmamı sağlıyor. Şöyle ki; hani bazen düşünürüz 'ne zaman çok mutlu olmuştum' diye ve hep geçmiş günler akla gelir ya, düğün günümde çok mutluydum, 21.yaş günümde babam araba aldı çok mutluydum, kızlarla geçen yaz tatilinde çok mutluydum, finalden çakmadım çok mutlu oldum vs vs ama o tatildeyken insan nadiren 'Şu anda çok mutluyum ve bunu tüm benliğimde hissediyorum, ileride bu anı hatırladığımda da bu hissettiklerim aklıma gelecek' der. Anda kalamadığımız için o an geçtikten sonra anlarız ne yaşadığımızı ve ne hissettiğimizi. Ama yelkene ilk bindiğimde, rüzgarla ilk şişip hızlandığında, terse düşüp ilk yan yattığımızda içimde bir çocuk deli gibi bağırıyordu 'Çoook güzel, çoook mutluyum, çoooook!' ve o anda biliyordum ki ilk yelken kullandığımda tam olarak nasıl hissettiğimi hep hatırlayacaktım. O anda kalmıştım ve o anda öylesine mutluydum ki hayatımda izi mutlaka kalacaktı. İnanılmaz bir duyguymuş, deneyimlemek mucizeviydi.


Küçükken Ankara ile aramızda halledemediğimiz bazı sorunlarımız vardı Anıtkabir hariç ama son yıllarda barıştık sayılır.  En azından daha sık gidiyorum ve mutlu oluyorum. Hatta yeni açılan mekanlar ile beni etkilediğinide itiraf etmem gerek. Geçen ay bir düğün için tekrar kendisini ziyaret ettik. Arcadium alışveriş merkezindeki 'hmbrgr'de klasik burger denedik, bayaaaaa başarılıydı. Hele 'anne tatlısı'nı mutlaka denemenizi isterim. Magnolia halt etmiş. Kafes Fırın'dan sonra Ankara'nın diğer golü tam 90'a oldu. 



Düğün demişken, bizim kolonide düğün sezonu açıldı. Bizde de klasik düğün pozlu fotoğraflar çoğaldı. Ve yine her zaman olduğu gibi evde en son yine O hazırlanıyor. Benim işim 15 dk sonrası bekle babam bekle. Adamın ruhunda bir sahne sanatçısı var, yapacak bir şey yok. İkili selfilerde yanaklarımın arşa değecek kadar kocaman çıkması hiç hoşuma gitmiyor. Kontörü siyah pudrayla bile yapsam sonuç bu. 



Mayıs ayı itibariyle uzak kaldığım renkli hayal dünyama geri döndüm. Ruhumun bir yanı her zaman yazar, çizer, okur, boyardı. Ama tüm bunlar için biraz içime kapanmam, biraz sakinleşmem ve grileşmem gerekiyordu. O zamanlarda, çok daha derinime işleyerek bir şeyler yaptığımı hissederim. Ama insan büyüdükçe dünyasını da büyütüyorsa bu pek mümkün olmuyor. Kısacası 2 çocuk, koşturmalı bir iş ve çığlık kıyamet bir düzende, Suratsızlığa yer Yok! (No Country for Sad Man misali). Ben de biraz bekledim ve ruhumun, yeni düzenimin ve yaratıcı yanımın birbirlerinin bu yeni haline alışması için bekledim, senkronize olmaları ve dönüşmeleri yeni sisteme ayak uydurmak için gelişmeleri gerekiyordu. Öyle de oldu. Bazen sadece sabretmek ve taşların yerini bulmasını beklemek yeterli oluyor. Kafamda bu yeni buluşma için sahane bir plan var. 



Çok uzak, uzun ve uğraştırıcı bir yolculuk oldu ama şu ana değdi. O an, bu fotoğrafı çekerken Mavi bacağıma yapışmış, Atlas ise toprağın içinde koşturuyordu. O elbette rakı içiyordu. Uzak her zaman kötü değildir, bazen tazelenmek için tam olarak böyle bir yere kaçmak gerekir.



Okumak istediğim daha çok kitap var ama zaman yok, hal yok, kafa yok. Biraz daha ağırdan almaya karar verdim ve bu sefer önceden sipariş vermeyeceğim. Elimdeki kitapları okuyup azalttıkça yenilerini almaya karar verdim. Zaten kütüphanem artık almıyor, ek yaptırmam gerekecek. Bakalım daha yaz temizliğinede girişme hedeflerim var. Ah zaman ahhhh.



Ataşehir'e artık ne zaman açtılar bilemiyorum ama acayip bir tatlıcı açılmış. Kardeşimle yürüyüş! yaparken denk geldik ve malesef kendimize hakim olamadık. Zaten ilk defa geldiğimizi duydukları için kapıdan içeri girer girmez hooop ağzımıza birer mini fıstık sarma attılar ondan sonrası yok bizde.  Oturalım bari ile başlayan sonra göya yürüyüş yapıp 5gr verecektik pişmanlığı ile biten 60 dk sonucunda söyleyebilirim ki 'Fıstıkzade'de şu ana kadar yediğim en iyi baklavalardan birini yedim, mekan tasarımı ayrı sıcak ve modern, işletme 10 numara candan. Denemenizi tavsiye ederim. Artık karşı kaldırımdan yürüyeceğim canım, yaz geldi zira.



Resmen tam 1 sene sonra Nişantaşına yeniden gittim ve 19 Mayıs Bayramı'na denk geldiği için haylı boştu. Lanet korna sesi minimumdu. Bir sürü yeni mekan açılmış, binalar yenilenmiş, sokaklar dahada daralmış maşallah. Özlemişim, yürüdüm, yürüdüm, bakındım... Gençliğimizde az kahrımızı çekmedi, barıştık gitti. Daha sık gelmek üzere sözleştik ben Anadolu yakama geri kaçtım.



Kendime ara öğün yapma konusunda bir hedef koymuştum. Kahvaltı bile yapamayan bu bünyeme hangi akla hizmet bu kadar zor bir görev yükledim bilemiyorum ama yapmış oldum bir kere. Bu da kanıtım olsun diye çektiğim ilk ve son ara öğümündü. Sadece yemek yedikçe yiyesim geliyor, yemedikçe yemiyorum. Yani düzenli ve az az besleneyim pek bana göre değil. Açıkçası ne sağlıklı ondan da emin değilim bunca deneyimden sonra. Çünkü batı tıbbının aksine doğu tıbbı 'az ye, çok yaşa'dır. Yani az az sık sık ve bol yeşillik sağlıklı gıda hangi noktada doğru bilmiyorum. Ben hem babamın babasının babasını hemde babamın annesinin babasını görmüş insanım. Hele İsmail Büyük Dedemi ben üniversitedeyken kaybettik ve kendisinin yarısını söylemesine rağmen tüm deliller 100 yaşının üzerinde olduğunu kanıtlıyordu. Kendisini günde 2 kereden fazla yemek yerken ve 50 kilonun bir tık üzerinde gören kimse olmamış. Sağlık ve zayıflamak ile ilgili kafamda daha çok deli soru ve bazı cevaplar var. İlerleyen zamanda siz de isterseniz detaylı bir yazı paylaşabilirim.
Not: Okuduğum kitaplar yine madalyonun iç yüzü ile alakalı yani biraz bilinçaltı biraz aile ve kökenler. Sakinleşme ve kendini tanıma yolculuğum devam ediyor. Daha okunacaklar çok ve hepsi sırada.



Elbette hayat baklava ve yelken tadında geçmiyor. Hedefler sadece şirin ve anlık kalamıyor. Mesela yetişmesi gereken bir proje, başlanılması planlanan başka bir proje, alınmaya çalışılan başka başka projeler daha var ve insanlarla uğraşmak benim gibi biri için pek zor. Neyse ki berber çalıştığım kişi (kendisi kocam da olur aynı zamanda) bu konuda çok başarılı ve beni süper eğitiyor. Ben de böyle çatılara tepelere çıkıp şantiyede pişmeye çalışıyorum. Yükseklik korkutucu, betonarme zor, iş arkadaşları fena kafa, hergün kavga kıyamet sonra canım cicim, zaman kısıtlı, iş kostümü hımmmm tırt ama yine de seviyorum yaptığım şeyi. Hem de çok. İnsanlara yuva yapıyorsun yahu, çıplak ayakla o parkeye basarak koşacak çocukları falan. Başka türlü bir iş bu.  Zor ama zevkli.

Şimdilik hayatta bunlarla başa çıkmaya çalışıyorum ve bunları düzenlemeyi hedefliyorum. Buraya da bırakıyorum ki kanıt olsun beni motive etsin ve ileride unutursam falan yüzüme çarpılsın... Ve bir de sürekli herkesin her an her şeyden şikayet ettiğimi günümüzde ne olursa olsun yaşadığım hayatın renklerini ve yansımasını görebilmek için yazıyorum. Yazıyorum ki; göreyim, yazıyorum ki bir kez daha anlayayım, her şeyden mütemadiyen şikayet edip hiç bir şekilde totosunu kaldırmayan, sahip olduklarının kıymetini bilmeyip nankörlük eden ve belki de bu yüzden güzelliklerin hayatlarından ufak ufak çekildiği o diğerlerinden olmayayım. 


Bir sonra ki 'Son Zamanlarda..' yazısında görüşmek üzere. Sevgiler.








19 Mayıs 2017 Cuma

ÜRÜN İNCELEMESİ // ZARA NUDE BOUQUET EDP (PERFUME REVIEW // ZARA NUDE BOUQUET)


Zara'nın sezon ortası indirimine bakınırken bu parfüm gözüme çarpmıştı. Daha doğrusu ismi biraz ilgimi çekti. Şişe şık, isim havalı... Daha önce Zara'dan hiç parfüm denememiştim ama kullananlardan oldukça memnun kaldıklarını duymuştum. Uygun fiyatlı parfümlere karşı biraz mesafeliyimdir, fiyatından değil ama içerik kalitesi ve esasns yoğunluğu mecburen düşürülmek zorunda kalıyor. 

Bu parfümü denediğimde ilk anda biraz fazla çiçeksi geldi ancak alışverişi tamamlarken tekrar kokladığımda çok beğendiğim bir hale gelmişti. Kalıcılığından emin olamasam bile bu tip bir kokuyu beğenerek kullanacağını düşündüğümden kız kardeşime son kalan bir şişeyi aldım.  Birlikte baktık sonra kokusuna, teninde (esmer - buğday) kaldıkça çok daha güzel oldu, neyseki yakıştı ve sevdi.


Nude Bouquet 2016 yılında Zara'nın klasik serisinde satışa çıkmış çiçeksi bir koku. Fransa'da üretilen, EDP olarak 100 ml şişelerde satılan ve oldukça şık ambalajlanmış bir ürün.  Ben 59,95 tl'ye aldım . Şu anda hem Online'da hem de bir çok mağazada hala satılmakta.

Bir çok sitede özellikle Christian Dior'un Miss Dior Blooming Bouquet ve Miss Dior Cherie Blooming Bouquet kokularına benzetilmiş. Gerçi isim benzerliği de var ancak özellikle bunu test ettim. Miss Dior Blooming Bouquet'i kolumda denedim. Evet ilk sıkıldığında ve 1-2 saat kadar aynı kalıyor ancak sonradan Dior daha odunsu&vanilyalı bir hal alıyor ama Zara çiçeksi&şekerli olmaya başlıyor. Ayrıca Dior 8-9 saat kadar kalıcı ancak Zara en fazla 5 saat kalıyor. Elbette arada çok ciddi bir fiyat farkı var ve bu da essansın taban notasına, kalite ve yoğunluğuna yansıyor ancak bu kesinlikle Zara yetersiz demek değil aksine performansı ve koku kalitesi beni oldukça şaşırttı. 


Uzun yıllar Christian Dior'un Miss Dior Miss Cherie parfümünü kullandım, düğün gecem dahil ama o parfümün üretimi geçtiğimiz senelerde durdurulup bir tık değiştirilerek Miss Dior adıyla satışa başlandı. Nedense.... Zara'nın parfümene karşı sempatimin bir kaç tık fazlalaşmasında bunun da payının olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Biraz parfümün içeriğinden ve detaylarından bahsedeyim.



Ana temasında çiçeksilik (beyaz çiçekler) olan parfüm narenciye, pudra, vanilya dokusunu sulu bir hisle birleştirmiş. Huzurlu ve zarif bir koku.
Main Accords; floral (white floral), citrus, powdery, aquatic and vanilla.


Üst Nota: Bergamot, Lotus.
Top Notes: Bergamot, Lotus.

Orta Nota: Hanımeli, Yasemin.
Middle Notes: Huneysuckle, Jasmine.

Alt Nota: Sandal ağacı, Vanilya, Tonka fasülyesi.
Base Notes: Sandawood, Vanilla, Tonkabean.



Kalıcılık (Longevity): 3/5
Yoğunluk (Sillage): 4/5
Mevsim (Season): Bahar - Yaz  (Spring - Summer)
Özgünlük (Originality): 3/5
Fiyat/Performans (Price/Performance): 5/5


Baharın bu müthiş ilk günlerine yakışacak, çiçeksi koku sevenlere uygun fiyatlı bir seçenek olarak şiddetle tavsiye ederim. Minik Cadım, sen de güle güle keyifle kullan.


Not: Özellikle parfüm alırken gerek uygun gerekse yüksek fiyatlı olsun, öncesinde en az iki kere denemenizi, hatta tester istemenizi (Çekinmeyin!), teninizle uyumunu, kalıcılığını, değişimini test etmenizi ve yeterince tatmin olursanız ürünü satın almanızı öneririm. 


Sevgiler.